Çocukken ailesi tarafından ne olacağı belirlenen insanlar vardır. O çocuğa fikri sorulmaz. O çocuğun hayal dünyası önemsenmez. Mühim olan o ebeveynin bastırılmış duygularıdır.
Böyle çocuklar, daima belirli bir programa sadık kalınarak eğitilmeye çalışılırlar. Öğrenim ve deneyim, yanılgı ve tökezleme bunun dışındadır. Böyle bir lüksü yoktur o çocukların. Bu çocuklar, büyüdüklerinde de sıvı halde girdikleri o kapların içerisinden yüksek soğuğa maruz bırakılmış gibi sabit, bükülmez, sert bir halde çıkarlar. Eriyenleri, yani kurtulanları azdır; çünkü çoğu, sıcakta da yaşanabileceğini bilmez. Muntazam, düz ve çok sıkıcı yaşantılarının en vahim sonuçlarından biri, olması gerekeni bu zannetmeleridir.
O çocukları hiçbir şey şaşırtmaz. Çünkü sürprize geçit vermeyen, riske eğilim göstermeyen, mucizelerden bihaber mizaçlarıyla kendilerine hapsolmuşlardır.
Hayatımın her evresinde ani kararlarla yol yöntem değiştirebilmişimdir. Kararlarımdan memnun kalmayacak bile olsam dümenin bende olduğunu bilmenin özgüveni ve rahatlığı benzersizdi. Şöyle diyordu Serol Teber:
“Bir insan iyi bir donanımla Hindistan’a diye çıkıp Amerika’ya varabilir. Bu pozitif bir yanılsamadır. Bence kötü olan Hindistan’a diye yola çıkıp gerçekten Hindistan’a gitmektir. Bu, övünülecek bir yaşam tarzı değildir.”